Berlin’deki 2018 Fasya Araştırma Kongresinde yeni bir hücre keşfedildi.
Son 10 yılda insan anatomisinde hala aştırılmakta olan ve her harekete/hareketsizliğe etkisi olan, nelerden etkilendiği hala araştırılmakta olan FASYA, hayranlık uyandırıcı BÜTÜN BİR YAPIDIR.
İnsan vücudunun ayrı kaslar, ayrı torbacıklarda organlar, sert kemiklerden, ligamentlerden ve ciltten oluştuğunu hepimiz biliyoruz. Ancak tüm bu yapıları birbirinden ayıran, aynı zamanda da tüm yapıları birbirine bağlayan BÜTÜNSEL BİR oluşum FASYA’dır. Vücut fonksiyonlarında Fasya içerisindeki yük ve gerilme diğer dokulara iletilir,böylece her dokunun dolaşımını ve sinir iletimini, dolayısıyla iyileşmesini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu durumların hepsinden kendisi de olumlu veya olumsuz etkilenmektedir. Öyle ki, fasya deyince hep germe (stretching) düşünülmüştür, ya da derin friksiyon masajları ile dokuları ezmek düşünülmüş ve uygulanmıştır. Yapılan son araştırmalar göstermiştir ki fasya canlı ve nazik, bir o kadar da dayanklı ve akıllı bir yapıdır.
Daha önceleri kadavra(ölü beden) üzerinde yapılan araştırmalarda örümcek ağı gibi olduğu biliniyordu. Şu anda canlı diseksiyonlar ile kamera görüntülerinde jelimsi bir yapıya ait olduğu görüldü. İçeriği incelendiğinde pek çok önemli maddeden oluştuğu bilimsel araştırmalarla bilinmekte, böylece fasyanın tam olarak vücutta fonksiyonu anlaşılmaktadır.
Sadece cilt altında kaslar üzerinde ve arasında bir yapı değil, aynı zamanda da derin dokular, göğüs kafesi, karın boşluğu, kafatası içi ve organlar ile bunları birbirinden ayıran ve birbirine bağlayan dokular için aracı Fasya’dır.
Fasyal sistemde bozulmalara yol açanlar ; gün boyu oturmak, duruş bozuklukları, aşırı zorlayıcı egzersizler yapmak yada hiç yapmamak, omurga eğrilikleri, yara- yanık dokusu veya geçirilmiş operasyonlar, tekrarlayan travmalar, işte veya evde yapılan tekrarlayıcı zorlu hareketler, enfeksiyonlu veya inflamatuar hastalıklardır. Tüm bu etkenlerle birlikte uyku düzensizliği, yanlış beslenme ve alışkanlıklar fasyanın doku kalitesini değiştirir, esnekliğini ve dayanıklılığını azaltır. Bundan sonra gelen bir zorlanmaya karşı sağlam duramaz, ağrı veya yapı bozukluğu, organın düzgün işleyememesi(barsak sorunları, midenin sinyal vermesi, dolaşım bozukluğu), kronik yorgunluk sendromu, ve psikolojik sorunlar gibi normalden sapmalar ortaya çıkar. Halbuki YANLIŞI ARADAN ÇIKARINCA, güncel/güvenilir bilgiler ile normal ve doğal olan tekrar sağlanabilir, tamir gerçekleşir, sağlıklı bir fasya ile bağışıklık sistemi güçlenerek yaşam kalitesi arttırılabilir. Daha dayanıklı bir vücut sistemi ile aktif, verimli, huzurlu ve mutlu bir yaşam devamlılığına katkıda bulunmuş oluruz.
Son yapılan bir araştırmada, sağlıksız bir fasyanın kanser hücresinin etrafında, hedeflenen bağışıklık sistemini durduran ve böylece kanserin büyümesini sağlayan bir astar oluşturduğu belirtilmektedir. Yani sağlıklı bir fasya ile bağışıklık sistemini güçlendirmek ve kanserden elimizden geldiğince korunmak mümkündür.
Fasyanın yapısı diğer tüm dokulardan farklıdır. Hangi hücrelerden oluştuğu, hangi durumlardan etkilendiği ile ilgili detaylı bilgileri yeni yazı serimizde tek tek paylaşacağım. Sizlerin vücudunuzu ve fasyanızı yeni bir gözle tanımanızı ve uygulamalarınızı bu bilgilere göre yapabilmeyi öğrenmenizi hedeflemiş bulunmaktayım. Fascia Balance Academy direktörü meslektaşım Uzman Fizyoterapist Nurcihan Ekici ve sınıf arkadaşım Fizyo Yoga direktörü Osteopat ve Psiko-nöro-immunolog İlbilge Cebeci Yılmaz’ı ve web sayfalarını incelemenizi öneririm. Ulusal ve uluslararası kaynaklardan derleyeceğim yazılarımla Fasyamdan sevgilerle!
Kaynaklar :
- https://www.anatomytrains.com/fascia/#:~:text=Fascia%20is%20the%20biological%20fabric,together%20in%20their%20proper%20placement.
- https://fasciaguide.com/research/an-explosion-of-new-research-in-the-last-10-years/
- Connecting (T)issues: How Research in Fascia Biology Can Impact Integrative Oncology
Helene M. Langevin, Patricia Keely, Jun Mao, Lisa M. Hodge, Robert Schleip, Gary Deng, Boris Hinz, Melody A. Swartz, Beverley A. de Valois, Suzanna Zick and Thomas Findley
DOI: 10.1158/0008-5472.CAN-16-0753 Published November 2016